ETKİLİ İLETİŞİM VE DUNBAR SAYISI

Teknolojinin hızla yükseldiği, bunun sonucu olarak da ‘erişimimizin’ hızla arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Şimdiki gençlere ‘cep telefonu’ olmadığı zamanları anlattığım zaman gülmekten kendilerini alamıyorlar. Şöyle bir dünya düşünemiyorlar: Ev telefonundan arkadaş aranır, klasik buluşma noktası olarak Bursa için “Heykel – Kafkas önü” ve İstanbul için “Kadıköy – Boğa” belirlenir. ‘Şimdi çıkıyorum’ denmesinin üzerine trafik ve bilumum diğer değişkenler kafada bir hesaplanmasının ardından bir saat kestirilerek ona göre toplu taşımaya binilir. Buluşma noktasına gelindikten sonra ise etrafa bakıp, beklenen şahıs gözle aranır/taranır. Orada olmadığının anlaşılması üzerine beklenir, beklenir… Yarım saati geçtiğinde ise bir telefon kulübesi bulunarak beklenen şahsın ev telefonu aranır, çıkan anne ise…”yavrum XXX çıktı çoktan…” dinletisinden sonra tekrar bekleme noktasına gelinir. İşte bu diyaloğu şuan 30’lu yaşlarında olanlar yaşamışlardır.

İletişim sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile değişik bir boyuta taşındı. Bu ilkokul arkadaşım; “aaa liseden Ahmet, komşu Ayşe teyzenin oğlu Hasan’ı da ekledim” derken listeler kabardı, en az tanıdığı olan birinin bir şekil bir yerden bağlantısı olup da eklediği yüzlerce ‘arkadaşı’ oldu. Peki acaba hiç merak ettiniz mi, bu arkadaşlardan kaçı gerçekten arkadaş?

İnsan ne kadar teknoloji ile iç içe olsa da, iletişim kanalları da teknoloji ile giderek daha geniş çaplara evrilsede, evrilmeyen bir şey var: ‘insanın kendisi’. Yaradılıştan beri insan aynı insan, duygular aynı, fizyoloji aynı. İşte bu gerçekten yola çıkan İngiliz antropolog ‘Robin Dunbar’ 1992’de bir teori geliştiriyor. Teoriyi test etmek için ise maymunların kendi aralarındaki ‘sosyal' ilişkileri uzun süreler boyunca inceliyor. Dunbar insan neokorteksinin de ancak ‘belirli’ sayıda insan ile ‘anlamlı’ ilişkiler geliştirebileceğini buluyor. Bu sayının ise az gelişmiş bölgelerde de metropolitanlarda da ‘150’ kişi olduğu ortaya çıkıyor.

Sosyal medyanın gelişmesi ile birlikte bu araştırma sosyal medya araçlarına da uygulanıyor. Goncalves, Perra ve Vespignani ise Dunbar Sayısı üzerine 2011′de yayımladıkları Twitter’ı baz alarak yaptıkları araştırmada, dört sene boyunca insanların Twitter etkileşimleri üzerinde çalışıyorlar. Sonuç ise yine çarpıcı oluyor: 100.000 takipçisi olan da 1.000.000 takipçisi olan da, yalnızca ‘150’ kişi ile anlamlı etkileşim içinde olduğu tespit ediliyor.

İnsanlık köklerine inmeye çalışanlar, klasikleri okuyup özümseyenler günümüzün ‘davalarının’ geçmişten beri hiç ‘değişmeden’ sadece ufak ayrıntılarda farklılıklarla geldiğini gözlemleme şansını yakalamış olmalılar. Bir kabilede yaşayan insan da, metropolde yaşayan insan da aynı ‘fizyolojik’ özelliklere sahip, bunu yadsıyamayız. ‘Elimizde kalan ne?’ diye soracak olursak, enformasyon patlamasında ‘değerli’ bilgi kaygısı yanıtını verebiliriz. Bilgi belki çok ama bunlar arasında ‘anlamlı’ bilgi damıtılması gereken bir cevher. Bu cevhere de ancak, çok okuyan ama sorgulayan ‘zeki’ kişiler sahip olabilir.

İşte bu noktada sorgulanması gereken, ‘arkadaş’ ne derece arkadaş ya da değil? Pazarlamadaki ‘Key Account Management’ kavramını arkadaşlarımıza da uygulamanın vakti gelmiştir. Yüzlerce kişi arasından sizin için ‘değerli’ olanları unutmamak önemli, on tane on kuruş da bir lira eder, iki tane elli kuruş da.

ArabicChinese (Traditional)EnglishFrenchGermanItalianPersianRussianSpanishTurkish